Usta ve Margarita

Sizin de hiç aklınızdan geçer mi, bilmiyorum. Okumak istediğiniz kitaplara yetişemeyeceğiniz duygusuna kapılınca, “Yine öyle bir şey olsa ki, evden çıkamasak ve saatlerce, doya doya kitap okusak” der misiniz hiç? Askeri darbeler sonrası yaşadığımız sokağa çıkma yasakları değil tabii kast ettiğim. Benim aklım daha çok, epeydir yaşamadığımız, aşırı kar yağışı nedeniyle eve kapandığımız dönemlere gider. O günleri özlerim. Halen içinde yaşadığımız COVID-19 pandemi süreci bu anlamda, özellikle tamamen eve kapandığım dönemde, büyük bir fırsat oldu benim için. Yıllardır, yaşam şartlarının dayattığı koşuşturma nedeniyle, başlamaya cesaret edemediğim (eskilerin tabiri ile) kallavi kitapları da, bir o kadar yoğun ama daha ince olanları da, aynı merak ve istekle okuma fırsatım oldu. Tüm o, evin temel ihtiyaçları için sanal alışveriş sitelerinde harcadığım zamana, ev işlerine yetişme çabama ve kimi zaman bozulan sinirlerime rağmen, çok verimli bir okuma dönemi oldu bu süreç benim için. Klasikleri de çağdaş kitapları da keyifle okudum. Bazılarını ilk okuyuşumdu. Bazılarını ise tekrar okudum. Kimi kitapları, farklı yaşlarda farklı algılar insan. Üniversitede çok sevdiğim bir hocamız, belli bir yaştan sonra, insanın arada bazı kitapları tekrar okuması gerektiğini söylerdi. Çok haklıymış. İşte, Usta ve Margarita böyle okuduğum kitaplardan biriydi.

Ben, Usta ve Margarita’yı (The Master and Margarita) İngilizce çevirisinden okudum. Umarım ukalalık olarak algılanmaz ama, kimi gerçekten çok kötü çeviriler nedeniyle, yabancı dilde yazılmış kitapları mümkünse orijinal dilinde, bu mümkün değilse, saygın bir yayınevinin İngilizce çevirisinden okumaya çalışıyorum. Geçenlerde okuduğum orijinali Almanca olan bir eserin Türkçe çevirisinde öyle hatalar vardı ki, keyfim kaçtı. Örneğin, sanki at ya da eşekten söz ediyormuş gibi, bisikletin selesine çevirmen semer demeyi uygun görmüş ve kitap herhangi bir denetimden geçmemiş olmalı ki, o haliyle okuyucunun karşına çıkarılmış. Eminim siz de, bu tür hatalarla sıklıkla karşılaşıyorsunuzdur. Ancak, bazı kitapları ben de Türkçe çevirilerinden okumak zorunda kalabiliyorum. Bu durumda, yayınevi ve çevirmen adı bir kılavuz olabiliyor. Usta ve Margarita kitabının Türkçesi de ülkemizde, farklı çevirmenlerin çevirileri ile, birkaç yayınevi tarafından yayınlanmış bugüne kadar.

Mikhail Afanasyevich Bulgakov
Kaynak: http://cr.middlebury.edu/bulgakov/public_html/

Rus yazar Mikhail Afanasyevich Bulgakov’un eseri olan Usta ve Margarita, yazarın gerek kişisel yaşamıyla gerekse bir yazar olarak yaşadığı Stalin dönemi Rusya’sı ile ilintili pek çok gönderme ve şifre barındırıyor. Bulgakov 1891 yılında Kiev’de, Rus bir ailenin yedi çocuğundan birisi olarak doğmuş. Ailenin, 1906-1919 yılları arasında Kiev’de yaşadığı bina günümüzde müzeye dönüştürülmüş. Andriyivsky Yokuşu No: 13 adresinde bulunan müzeyi Kiev’e gidişlerimden birinde ziyaret etmiştim. Bulgakov ailesi binanın ikinci katındaki 7 odalı dairede yaşamış. Müzenin koleksiyonundaki 4000 parçadan 500’ünün aileye ait özel kitap, orijinal fotoğraf ve defterlerden oluştuğu belirtiliyor. Bulgakov daha sonra Moskova’ya taşınmış olsa da, bu evi unutmamış ve Beyaz Muhafız kitabında kahramanlarının mekanı olarak kullanmış.

Kiev’deki Bulgakov Müzesi
Yazarın 1906-1919 yılları arasında yaşadığı bu bina
1888 yılında, mimar N. Gardenin tarafından yapılmış

Bulgakov’un daha sonra taşındığı Moskova’daki evi de müzeye dönüştürülmüş. Burası, yazarın tüm dünyadan gelen, Kiev’deki müzeye göre daha çok sayıdaki hayranları tarafından ziyaret ediliyor. Ben, Moskova’da geçirdiğim kısıtlı boş zamanda tercihimi Puşkin Müzesi’nde sergilenen, Schliemann’ın ülkemizden kaçırdığı, Truva Hazinesi’ni görmekten yana kullanmıştım. Bir daha Moskova’ya gidersem, Bulgakov’un evine mutlaka gitmek isterim.

2007 yılında Kiev’deki müzenin bahçesine yerleştirilen Bulgakov’un heykeli

Peki, Bulgakov’un 1940’daki ölümünden çok sonra, 1966 ve 1967 yıllarında, aylık Moskva dergisinde çok katı bir şekilde sansürlenmiş olarak yayınlanabilmiş olan Usta ve Margarita’nın konusu nedir? Nedir bu kitabı bu kadar ünlü yapan? Kanımca bunun önemli nedenlerinden biri, kitabın edebi değerinin yanında, Sovyetler Birliği’ni ve özellikle Stalin yönetimini çok ustaca, hiciv yoluyla eleştiriyor olması. Tek neden bu olmamakla birlikte, Batı dünyasında o dönem bir kült kitap haline gelmesinde bunun da büyük payı olduğunu düşünüyorum. Gerçeküstü bir kurgusu olan bu politik taşlama, o dönem dışa kapalı bir kutu olan Sovyetler Birliği hakkında pek çok ipucu ile dolu. Yurtiçinde resmi olarak sansürlenerek yayınlanmasına karşın, Usta ve Margarita’nın tam metni gizlice yurtdışına çıkarılmış. Sovyetler Birliği’nde ise, kimi zaman el yazısı ile çoğaltılarak, yıllarca gizlice elden ele dolaşmış. Kitabı birkaç cümle ile özetlemeden önce, Usta ve Margarita’nın benim gibi Rus Klasik Edebiyatına meraklı kişiler için alışılmamış bir tarzı ve konusu olduğunu belirtmek isterim. Bazı okurseverler bu nedenle kitabı sevmeyebiliyorlar.

Usta ve Margarita’da, farklı zamanlarda ve farklı koldan yürüyen iki ayrı tema var. Buna, üçüncü tema olarak, Usta ve Margarita’nın aşkını da eklemeniz mümkün. Söz konusu temalar, kitabın sonunda ilginç bir şekilde birleşiyorlar. Birincisi, 1930’ların Moskova’sında geçiyor. Kitap, sıcak bir bahar gününün gün batımı saatlerinde, Moskova’da başlıyor. Moskova’nın en büyük edebiyat kulübü MASSOLIT’in başkanı Mikhail Alexandrovich Berlioz ve şair Ivan Nikolayich Poniryov (Bezdomny) şehrin ünlü Patrik Göletleri’nin bulunduğu parkta, Hz. İsa’nın gerçekte var olup olmadığı üzerine konuşurlarken yanlarına, iyi giyimli, yabancı görünümlü bir beyefendi suretine bürünmüş Şeytan yaklaşıyor ve kendisini Profesör Woland olarak tanıtıyor. Kendi ifadesine göre Woland, bir kara büyü uzmanıdır. Aralarında geçen tuhaf konuşmada, Berlioz’un az sonra kafası koparak öleceğini, Bezdomny’nin ise kendini akıl hastanesinde bulacağını söylüyor. Birkaç saat içinde her dediği gerçekleşiyor. Bundan sonra Woland, aralarında dev bir kara kedi de olan maiyeti ile birlikte, Moskova’da bir dizi esrarengiz olaya sebep oluyor. İkinci tema ise, M.S. 30-33 yılları arasında geçiyor. Burada, dönemin Romalı valisi Pontius Pilate, huzuruna çıkarılan Yeshua Ha-Nostri’yi (Nazaretli İsa) sorguya çekiyor ve onunla bir gönül bağı kurmasına rağmen, istemeye istemeye de olsa, Kutsal Tapınak yönetiminin baskısına boyun eğerek, onun çarmıha gerilerek idam edilmesine hükmediyor. Hristiyan geleneğinde İsa’nın çarmıha gerilmesi olayı ile ilintili olarak yer alan Pilate’ye karşı sonraki yüzyıllarda daha yumuşak bir bakış açısı geliştirilmiş. Hatta bazı mezhepler tarafından Aziz ilan edilmiş. Ancak, tarihi kayıtlara göre, silahsız protestocuları katletmekten çekinmeyen zalim ve zorba bir yönetici imiş kendisi.

Usta ve Margarita, Stalin döneminin karanlık günlerinde Sovyetler Birliği’ndeki düzenin hiciv, alegori ve gerçeküstü anlatım kullanılarak yapılmış bir eleştirisi aslında. Kitap üzerine yazılan inceleme yazılarının bazılarında, insanları öldürerek ortadan kaldırması veya Rusya’nın başka yerlerine göndermesi nedeniyle, Woland Stalin’e benzetilmektedir. Ancak, gerek kitabın gerekse Woland’ın çok katmanlı karmaşık yapısı nedeniyle, ben böylesi birebir bir benzetmeye çok sıcak bakmadım.

Kitap, birçok sembol ve göndermelerle dolu. Bunları bilmek eseri daha anlamlı kılıyor. Öncelikle, Bulgakov’un kişisel hayatı ile Usta ve Margarita’daki kişiler ve olaylar arasında büyük bir benzerlik söz konusu. Bulgakov 1916 yılında, doğum yeri olan Kiev’de, tıp fakültesinden mezun olarak doktor olmuş. Ancak, 1920 yılında doktorluğu bırakarak kendisini tamamen edebiyata vermiş. 1924 yılında, bir bürokrasi yergisi olan, Şeytanname isimli öykü kitabı yayınlanmış olsa da, bundan sonraki eserleri ya çok acımasızca eleştirilmiş ya da ağır sansüre uğramış. Bazıları yasaklanmış. Tıpkı, kitaptaki Usta gibi. Bir süre sonra Bulgakov bu durum nedeniyle öyle büyük bir bunalıma girmiş ki, bizzat Stalin’e mektup yazarak, şayet bir yazar olmasına izin verilmeyecekse, Sovyetler Birliği’nden göç edebilmesi için izin verilmesini istemiş. Stalin, Bulgakov’un Beyaz Muhafız isimli romanından oyunlaştırdığı ancak daha sonra yasaklanmış olan Turbin Günleri oyununa özel bir sevgi duyduğu için, kendisini bizzat telefon ile arayarak, hem oyunun yeniden sahneye konmasını sağlamış hem de kendisine Moskova Sanat Tiyatrosu’nda iş teklif etmiş. Buna karşın, Bulgakov’un düzeni eleştirmeye devam etmesi nedeniyle, edebiyat çevrelerinden giderek dışlanmış ve 1930 yılından sonra eserleri fiilen yasaklanmış.

Bulgakov da, roman kahramanı Usta gibi eserlerini yazarken
başına işlemeli bir takke takarmış
Kaynak: http://cr.middlebury.edu/bulgakov/public_html/

Bulgakov’un bir yazar olarak yaşadıklarının izlerini kitapta bizzat Usta’nın yaşadıklarında ve edebiyat çevrelerine, sansür kurullarına dair yaptığı eleştirilerde görmek mümkün. Bu anlamda, kitaptaki yazar kahramanın (Usta) prototipinin Bulgakov’un kendisi olduğunu söyleyebiliriz. Usta gibi Bulgakov da bir yazar olarak çok zor günler geçirmiş. Eserde, eleştirmen Lavroviç’in bir gazete makalesinde “Pilatizme darbe vurmayı” teklif etmesi gibi, Bulgakov da zamanında kendisi ile ilgili bir yazı başlığında “Bulgakovizmi Yok Edeceğiz” ibaresi ile karşı karşıya kalmış.

Romanın diğer kahramanı olan Margarita ise, yazarın üçüncü eşi olan Elena Sergeyevna Shilovskaya’dır. Bir tuğgeneralin eşi olan Shilovskaya da tıpkı Margarita gibi, herkesin gıpta ettiği ve mutlu olarak tanımladığı evliliğini geride bırakarak, Bulgakov ile beraber olmuş. Üstelik, onun önceki evliliğinden iki de oğlu varmış. Bulgakov’un ölümünden sonra Usta ve Margarita ile Beyaz Muhafız kitaplarının tam metin olarak edebiyatseverlere ulaşması Shilovskaya’nın inançlı çabaları sayesinde gerçekleşmiş.

Bulgakov üçüncü eşi Elena Sergeyevna Shilovskaya ile birlikte
Kaynak: http://cr.middlebury.edu/bulgakov/public_html/

Kitapta, Usta ile ilk karşılaşmamız on üçüncü bölümde oluyor ve kendisinin aşağı yukarı 38 yaşında olduğu belirtiliyor. Bu aynı zamanda, Bulgakov’un kitabı yazmaya başladığı 1929 yılındaki yaşı. Yazar, 1930 yılında yazdıklarını yakmış. Bu noktada, Bulgakov ile hem hayranı olduğu yazar Nikolay Gogol (1809-1852) hem de kitabının kahramanı olan Usta arasında bir benzerlik bulunuyor. Bilindiği gibi, Gogol Ölü Canlar kitabının ikinci bölümünü yakmıştı. Bulgakov’un ilk taslağını yaktığı kitabının kahramanı Usta da, Pilate üzerine yazdığı kitabını yakıyor. Bulgakov, 1931 yılında kitabını yeniden yazmaya başlamış. 1936 yılında metni bitirmesine rağmen, dört farklı versiyon daha yazmış ve kitabına son şeklini ancak ölümünden dört hafta önce verebilmiş.

Bulgakov’un, Usta ve Margarita kitabını yazarken Goethe’nin Faust isimli eserinden etkilendiği ve kitabında bu eserle ilgili pek çok gönderme olduğu biliniyor. Zaten kitabın hemen başında, Goethe’nin eserinden, Faust’un şeytan Mefisto’ya, “Söyle, sonuç olarak sen kimsin?” sorusu ile ve Mefisto’nun yanıtı ile karşılaşıyoruz. Mefisto, “Benim hizmet ettiğim güç, sonsuza dek kötülüğü isteyen ama sonsuza dek iyilik yapandır” oluyor. Şeytan Moskova’ya gelmiş ve pek çok kötülük yapmıştır. Öte yandan, düzenin iki yüzlülüğünü, avantacılarını, insanların haris duygularını açığa çıkararak da iyilik yapmıştır aynı zamanda.

Mikhail Bulgakov
Kaynak: https://beautifulrus.com

Usta ve Margarita kitabındaki Goethe’nin Faust eserine göndermeler bununla da sınırlı değil. Bu konuda yapılan incelemelerde, Woland isminin Almanca’daki Voland’a karşılık geldiği ve Faust’ta da geçtiği belirtiliyor. Usta ve Margarita’nın on yedinci bölümünde, Vasily Stepanoviç kendisini sorguya çeken müfettişlere bir önceki gece sahneye çıkan sanatçının adının Woland ya da Foland olabileceğini söyler. (Almanca’da Voland ismi Foland olarak okunur). Margarita isminin kısaltılmış halinin Gretchen olduğu ve bunun da Goethe’nin eserinde Faust’un kandırdığı kız olduğu da dikkat çekilen noktalardan bir diğeri. Yirmi üçüncü bölümde, Margarita üstünde bir kaniş resmi olan bir kolye takmak zorundadır. Ayağını koyduğu yastığın üstünde de bir kaniş şekli vardır. Faust’ta da şeytan Mefisto, Faust’a bir kaniş köpek olarak görünür. Kitapta, Goethe’nin Faust’u ile dolaylı bir ilişki de tramvay raylarına ayağı kayarak düşen ve kafası kopan Mikhail Alexandrovich Berlioz üzerinden var. Bu karakterin adaşı, Fransız besteci Hector Berlioz’un (1803-1869) eserleri arasında, 1846 yılında bestelediği Faust’un Lanetlenmesi isimli bir opera eseri bunuyor.

Kanımca, Usta ve Margarita’daki iki ifade belki de kitabı okuduktan yıllar sonra bile insanın unutmayacağı nitelikteler. Bunların ilki, “Müsveddeler Yanmaz” cümlesi. Bunalım geçiren Usta, tıpkı Bulgakov’un kendisi gibi, el yazısı müsveddelerini ateşe atar. Ancak, kitabın sonunda Woland bu cümleyi söyleyerek eseri kendisine iade eder. Gerçek hayattaki Bulgakov’un durumunda ise, onun kitabı yeniden yazmaya koyulması sonucu, eser geri kazanılmış olur. Ne yazık ki, aynı şey Bulgakov’un ustalarından saydığı Gogol’ün Ölü Canlar kitabı için söz konusu olamamıştır. O nedenle, günümüzde biz Gogol’ün bu müthiş eserinin ancak bir bölümünü okuyabiliyoruz.

Akıllarda yer edecek ikinci cümle, kitapta birkaç kere karşımıza çıkan, “Korkaklık, en büyük kusurdur” ifadesi. Buna göre, Yahudi baskısına karşı gelemeyerek İsa’yı idam ettiren Pontius Pilate, Yazarlar Birliği’nin karşısında ezilen Usta ve Stalin yönetimine boyun eğdiği için kendisini hiçbir zaman affetmeyen Bulgakov korkak ve kusurludurlar…

Tıpkı Goethe’nin eseri gibi, Bulgakov’un Usta ve Margarita kitabı da çeşitli sanat dallarındaki eserlere esin kaynağı olmuş. Tiyatro, opera, bale, film, çizgi film dallarının yanında, klasik müzikten çağdaş müziğe, pop’tan rock’a kadar her dalda etkisini göstermiş. Örneğin Mick Jagger, 1968 yılında çıkan Beggars Banquet albümünde yer alan ve Keith Richards ile birlikte yazdıkları Sympathy for the Devil şarkısının esin kaynağının Usta ve Margarita olduğunu kendisi ile yapılan söyleşilerde belirtmiş. O zamanlar kız arkadaşı olan Marianne Faithfull da bu bilgiyi doğrulamış.

1973 yılında Almanya’da yayınlanan
Sympathy For The Devil 45’liğinin kapağı

Usta ve Margarita kitabını okurken klavuz olarak kullanılabilecek, İngilizce ve Türkçe, birçok kaynak var. Bunlar, özel web sitelerinden doktora tezlerine kadar geniş bir yelpazeyi oluşturuyorlar. Benim bu yazıyı hazırlamak için kullandıklarımın dışında, çok daha ayrıntılı ve zengin kaynaklara ulaşabilirsiniz. İşin sonunda, her edebi eser için olduğu gibi, Usta ve Margarita’dan sizin çıkarsayacaklarınızı da, sizin kişisel bilgi birikiminiz, dünya görüşünüz ve okuma zevkiniz belirleyecektir. Bana göre her okuma, kişisel bir serüvendir aynı zamanda. Sizinkinin de, benimki kadar heyecan dolu ve keyifli olmasını dilerim…

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.