Alaca Karanlıkta (8)

Fotoğraf: Ümit Özgül

Kamil bey, iş yerinden çıkma saatini öyle bir ayarlamıştı ki, yemek öncesi kokteyli kaçırmış, ama yemek için tam vaktinde gelmiş olarak girdi salona. Beş yıldızlı bir otelin balo salonunda verilen yemeğe katılım bayağı yüksekti. Girişteki oturma krokisinde yerini buldu ve büyük yuvarlak masaların arasından ilerledi. Konuşmalar, kahkahalar… Fırsattan istifade iş bağlamaya çalışanlar… Henüz tabak çanak sesleri başlamamıştı. Kamil bey yerini buldu, oturanların hepsini kapsayacak şekilde masanın ortasına doğru başıyla bir selam verdi ve oturdu.

Yine çok iyi tanımadığı iş adamlarının yanına oturtulmuştu. Masaları da ortalarda ama, arka tarafa daha yakındı. Davete kayınpederi katılmadığı zaman böyle yapıyorlardı. İkisi de katılacağını bildirirse, birlikte daha önlerde bir masada oluyordu yerleri. Sanki esas yerini hatırlatmak ister gibi, bu tür davetlere ne zaman tek başına katılsa, yeri daha arkalarda oluyordu hep. Dert etmiyordu Kamil bey. Sanayi Odası’nda da bir hiyerarşi olduğunu biliyordu elbet. Birkaç kuşaktan beri aileden zengin iş adamları hem Oda’nın yönetiminde hem de davetlerde daha önde olurlardı. Aileden devraldıkları işlerini başarılı bir şekilde büyütmüş olsalar da, çarçur etmiş olsalar da değişmezdi bu. İsim önemli idi.

Yemek servisi başlayana kadar Kamil bey masada sağında ve solunda oturan iş adamları ile biraz konuştu. Ona kalsa, bu tip organizasyonlara katılmasına da gerek yoktu ama, henüz gençken kayınpederi görünür olmanın ne kadar önemli olduğunu defalarca anlatmış, hatta bu konuda onu epeyce zorlamıştı.

– Öyle, kendi köşende çalışmak ve para kazanmak yetmez. Görünür olacaksın. İnsanlarla tanışacaksın. Gün gelir, lazım olur, demişti.

Yemek servisi başladı. Kazım bey sıkılmıştı bile. Eskiden sanki daha iyi rol yapabiliyordu. Aklı başka yerde olsa da, dinliyormuş, konuşuyormuş ya da gülüyormuş gibi yapabiliyordu. Şimdi her şey giderek daha zor olmaya başlamıştı onun için.

– Neyse, birazdan konuşmalar yapılır, sonra tatlıya geçilir. Kahve içmeden kaçılabilir, diye aklından geçirdi.

Ortalığı çatal bıçak sesi ve bir uğultu kapladı. Garsonlar, tüm masalara senkronize bir şekilde servis vermek için mekanik hareketlerle koşturuyorlardı. Kamil bey de artık, garsonların ordövr, birinci ve ikinci tabak dağıtımlarına ayak uydurabilmek için, önüne konan porsiyonların tamamını yemeye çalışmaması gerektiğini öğrenmişti. Yılların deneyimi ile, her yemekten birkaç lokma almakla yetindi.

– Kamil bey, son kararname ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Sağ tarafında oturan adam sormuştu. Kamil bey tam ağzını açmıştı ki, salona girdiği zaman gözüne çarpan kürsüden bir mikrofon uğultusu yükseldi. Konuşmalar başlayacaktı. İçin için sevindi.

(Devam edecek)

Ülgen Özgül

© Tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeden ve izin alınmadan metnin tamamı veya bir bölümü yazılı, görsel ve diğer medya ortamlarında kullanılamaz.

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.